Ney ve Düdük
Hazret -i Pir `in söylediğine göre ney ayrılıklardan şikâyet eder. (Ey codâî-hâ şikâyet mi-koned). Bir de düdük vardır, amma düdük var, düdük var. Ney ; olması gerekeni de söyler. Ayrılıklardan şikâyet etmesi, tevhidden ve Sevgi`nin birleştiriciliğinden söz etmesi demektir. Ney ; Sevgi`yi dile getirir, Sevgi ehlinin mihnetlerini dile getirir. Yanılmıyorsam daha önce de yazmıştım, bir kutlu demde, Niyazi Sayın Ağabey öyle bir ney üflemişdi ki ağlamamaya imkân yoktu. Kendisine bu kutlu ândan sonra duygularımı söyleyince, "öyle mi efendim? Başlamadan önce İmam Huseyn Efendimiz `e ithaf etmişdim de!" demişti. Hû diyelim gerçeklerin demine! Ney bâzen hâl diliyle öfke de gösterir . (Bezm -i meyde süfehânın neye meftûn oluşu / Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir). Sevimli eşekçeğizler alınmasınlar, eşek demekle burada bu sevimli ve cefakeş canları kasdetmiyoruz. Bazı beşeri kasdediyoruz...
Ney ; olanın acısından feryad ederken, düdük ; olan bitenin iyi olduğunu, böyle devam edilmesi gerektiğini ihtar eder. Çünkü ey Azizan , düdüğün aslı tûtek`dir, tûtek`in de tûtî , dudu kuşu, bugün kullandığımız kelimeyle papağan dediğimiz sevimli kuşla ilgisi vardır. "olması gereken"e işaret etmek için ayrılıklardan şikâyet etmez. Bazı yörelerde "kaval" anlamında kullanılır. "Koyun kaval dinler gibi" deyimini akla getirir. Papağan anlamına da gelmesinden anlarız ki, "olması gereken"den çok, ezberletilenle ilgisi olabilir. Öyle düdük (papağan) siretli beşer vardır ki, bunlara da "dilli düdük" tâbir olunur. Ey Azizan , Âkif Merhûm`un Safahatında bu tür düdüklerin, 1908 de kendilerini pazara sürenler cinsi bâbında şöyle bir deyiş vardır: Ötüyor her taşın üstünde birer dilli düdük / Dinliyor kaplamış etrafını yüzlerce hödük / Kim ne söylerse hemen el vurup alkışlanacak / Yaşasın ! / Kim yaşasın?/ Ömrü olan! / Şak Şak Şak !
Ne var ki ey Azizan , düdükte papağan anlamı olduğuna göre, bu dilli düdüklere ezberletilen güzel sözler de varsa, o söylediklerine itirazımız yoktur. Bazen Hakk `ı söylerler de bâtılı kasdederler. Hariciler için Emir-ul-Mü`minin`in buyurduğu gibi. Kaval anlamında bir düdük; ârif bir çoban elinde ney gibi de dillendirilebilir. Çobana ve düdüğe sevgi ve selâm! Günümüzde düdük; kaval anlamında değil de kısa emirler veren, nây ile hiç müşabeheti bulunmayan, "âlat -ı mûsikıy"den addolunmayan bir nesne için kullanılır. İşte beşer cinsinden dilli düdükler, bu nesneyi, eski bekçilerin düdüğünü, muttasıl köşelerinden çalarlar da "dediğim dedük / çaldığım düdük"ten başka birşey söylemezler. "Dediğim dedük" dedikleri de kendi dedikleri olsa neyse! Burada da "papağan" anlamı baskın çıkar, ezberletileni söylerler. Papağana da sevgi ve selâm! Çünkü papağan da gün olurki -eşek gibi- diretir ve ezberletileni söylemez. Bu zevât, kendilerini tamamen ve dar anlamıyla düdük kıldıkları için, iradelerini arabalarına bindiklerine teslim etmişlerdir, onların üfürmelerine göre bazen "düt!" bazen "düdüt!", kimi zaman da "düdüüdüt!" derler.
Son günlerin acı olaylarında, biz Mevlânâ `nın öğütünü tutalım da, "ayrılıklardan şikâyet" eden "ney "i dinleyelim ey Azizan ! Ney , neye uğradığını anlayamadan kürsüden indirilen Tevhide`nin acısından ve bu olaya sebep olan "yaman ayrılık"tan da yakınıyor. Merhum Şehriyar `ın deyişiyle soruyorum: -Sayın mülkî ve askeri erkân , "aramıza ayrılığı kim saldı?" Girmeden tefrika bir Millet`e düşman giremez. (Âkif )
Ney ; YAŞ kararlarına yargı yolunun kapatılmasından da yakınıyor. Bu kesin kararlar sonucunda ayrılanların bir nev `i "hükmen /medeni ölüm" (Mort Civile) cezasına maruz kalmasından da yakınıyor. Bu cezanın 1804 Napolyon Kanunu `nda kalmış olması gerekirdi.
Ney , uçak kazasında aramızdan ayrılan aziz canlara, Pilot`un bir zamanlar Yüce Sevgili `nin nûrlu ve mübarek adını taşımakta iken, bazı nursuzları tedirgin edeceği endişesiyle ad değiştirmiş olmasına ağlıyor. Ne günlere kalmışız ey dost!
Ney , Sünni ve Alevi `nin "iki ağır, değerli emanet"i korumada birleşecek yerde, derde devâ olmayacak tedbirlerle yaklaştırılma çalışmalarından yakınıyor. Olmaz gözüm olmaz! Bedenden ayrılan bir uzuv, tutkal ile yapıştırılmaz. Zamk-ı arabî de, papuçcu çirişi de fayda vermez. Bu mucizeyi ancak sevgi gösterir . Ehl -i Beyt Sevgisi ! Tarikatde budur erkân / buna illâ, felã olmaz!
AB ile Türkiye `yi de ancak sevgi birleştirir. Biz onlara "gâvura gâvur denmeyecek!" sırıtışı ile, onlar bize "çekirge sürüsü görme" somurtuşu ile bakarlarsa, bu doku uyuşmazlığıyla birleşmenin sonucu yine ayrılıktır.
Ney `in son günlerde en fazla yakındığı, feryad ettiği bir tehlike de, bir nâmerdlik, nâbekârlık, alçaklık da, "Garb cephesi`nde yeni bir şey, şimdiye kadar olanlardan çok daha meş`un, menfûr ve habis bir şey, bir iblis fitnesi"dir. Selman Rüşdî , Hirsi Ali , Karikatür fitnelerini unutturabilir. Hristiyan ve müslüman toplumları arasına sokulan bu yeni dinamit fitili, korkunç patlamalara sebep olmadan önce, Hollanda Hükümeti derhal aklını başına toplamalıdır. (Yeni Şafak , 2 Aralık 2007 pazar, S.8 de yayımlanan habere bakınız). Avrupalılar da, müslümanlar da, hiç değilse Mevlânâ yılının son günlerini ve Şeb -i Arus öncesini, İblis `in çaldığı düdüğe uyarak kin ve kan ile lekelemeyip akl-ı selim ve kalb-i selimin gösterdiği yönde gerekeni yapmalıdırlar.
Hüseyin Hatemi
Yeni Şafak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder