23 Ekim 2008 Perşembe

Neyzen ve Hattat

"Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
(Ey ah! Gam (hüzün) meclisinin ney'iyim, ne bulursan yele ver (savur) dağıt)
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı"
(Ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan başka)

Hattat besmele çekti, neyzen derin nefes aldı. İçine gamı yükledi, ciğerince gamlandı.

Bu dünya onun için gerçek bir cehennemdi. Melekûta özlemi yeniden depreşmişti.

Yüreği uzaklarda bir yerdeydi.

Uzunca bir destur çekti sonra.

Dokuz boğumlunun deliklerine sardı parmaklarını.

Bir yoksula özendi, başını yana eğdi.

Dudağına değdi başparenin kehribar soğuğu, içini ürpertti.

Sanki leb-i canan sarıldı

dudağına, soluk meşk etti.

Aşkla üfledi sonra, üfledi, üfledi. Ney oldu o an neyzen.

Sazlıktan koparılmış, içi

delinmiş, vatanına hasret kamış; inledi, inledi.

Hep beklediği tını belki gelirdi.

Oksijen sarhoşluğuna bıraktı yerini umudu.

Kamışın ucundaki alev sakindi.

Beklediği ses yoktu ve hiç gelmedi.

"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge

(Bana, ne gönül ateşinden başka kimse yanar)

Ne açar kimse kapım bâd-i sebâdan gayrı"

(Ne de tan yelinden başka kimse kapımı açar)

İçinde efkâr, ney sesini duydu ebruzen.

Teknede serptiği renkler titreşti. Ahengi taradı, âlemler birleşti.

Kâinatın tasviri haritalandı orda. Kitreye değen yeşil, yaprak yaprak dağıldı.

Fırçasına biraz alev doladı sonra. Damla, su dairesine alındı. Biliyordu haddini.

Bir yere ayrılmadı.

Lalenin uçlarına değdi "biz", lale ses verdi.

Bir lale istedi yanına, ustaya öyle geldi.

Gökteki bulutlar düştü böyle kâğıda.

Rahmetler yağdı sonra bakana, baktırana.

Lalezar; gözüne fer oldu, edenin nazar.

Lalezar; toprak boyaya oldu bir mezar.

Kaynak: http://www.neyforum.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder